Ahmet: Mutlu günler, mutlu günler güzel insanlar, mutlu günler Şule.
Şule: Mutlu günler Ahmet. Bugün çok huzurlu ve çok mutlusun.
Ahmet: Ben her zaman huzurlu ve mutluyum. Ne zaman huzurlu olmadım ki? Sence ben genelde huzursuz, gergin biri miyim?
Şule: Tamam tamam, bir şey demedim. Aç mısın tok musun?
Ahmet: Tabii ki çok açım.
Şule: Hiç şaşırmadım.
Ahmet: Gerçekten çok açım. Kahvaltı da yapmadım. Lütfen bugün yemek çabuk pişsin. Yemek hemen pişecek mi?
Şule: Daha bugünkü yemeğimizi söylemedik. Biraz daha sabret.
Ahmet: Daha yemeğe bile karar vermedin mi? Söyle, hangi yemeği yapacağız?
Şule: Çorba yapmak istiyorum ama…
Ahmet: Ama yok! Haydi yapalım.
Şule: O zaman çorbayı sen seç.
Ahmet: Tamam seçeyim. Sen birkaç çorba çeşidi say, ben de seçeyim.
Şule: Aa, tamam. Bakalım hangisini seçeceksin? Hazır mısın?
Ahmet: Aç ve hazırım.
Şule: Sayıyorum o zaman.
Tarhana çorbası
Yayla çorbası
Ahmet: Yayla çorbasını yaptık Şule.
Şule: Tamam, devam ediyorum o zaman.
Kırmızı mercimek çorbası
Ezogelin çorbası
Ahmet: Ezogelin çorbası!
Şule: Ama daha çok çorba var Ahmet.
Ahmet: Ezogelin çorbası harika bir çorba. Ezogelin istiyorum.
Şule: O zaman ezogelin çorbası yapıyoruz.
Ahmet: Malzemeleri sayar mısın?
Şule: Hemen sayayım. 1 çay bardağı kırmızı mercimek, yarım çay bardağı pirinç, yarım çay bardağı bulgur, 1 adet kuru soğan, 1 yemek kaşığı domates salçası, 1 tatlı kaşığı un, 1 yemek kaşığı tereyağı, 1 yemek kaşığı sıvıyağ, 6/7 su bardağı su, 1 tatlı kaşığı kırmızı biber, karabiber, nane, kekik ve tuz. Ezogelin, gerçekten çok sağlıklı bir çorba.
Ahmet: Tamam. Çorba çok sağlıklı, çok güzel. Ben de çok açım, çok kötüyüm.
Şule: 20 dakikada pişer. Sabret. Derin bir tencereye yağları koyuyoruz ve soğanı doğrayıp kavuruyoruz.
Ahmet: Bu çorbayı ben yapmak istiyorum. Ben daha çabuk yaparım.
Şule: Haydi yap.
Ahmet: Tencereye yağları koydum. Soğanı da tencereye ekledim. Şimdi ne yapıyoruz?
Şule: Ne mi yapıyoruz?
Ahmet: Şimdi sen karıştır. Hep ben mi yapacağım? Bugün aşçı benim.
Şule: Tamam, tamam sinirlenme ben karıştırırım.
Ahmet: Şimdi salçayı ekliyorum.
Şule: Eeee?
Ahmet: Salçayı biraz daha kavurayım. Kavuruyorum. Kavurayım mı?
Şule: Aşçı sensin. Ben bilmiyorum.
Ahmet: Daha sonra mercimek, pirinç ve bulguru ekleyelim. Daha sonra… Daha sonra…
Şule: Un ve baharatları ne yapacaksın?
Ahmet: Tamam, söyleyeceğim. Hemen konuşuyorsun ve dikkatimi dağıtıyorsun.
Şule: Tamam tamam sustum.
Ahmet: Un ve baharatları koyuyorum ve iyice kavuruyorum. Son olarak da… Şule biraz yardım eder misin ama? Bu ne, her şeyi ben yapıyorum!
Şule: Tövbe estağfurullah. Suyu ekliyoruz Ahmet, suyu.
Ahmet: Evet. Ben de söyledim. Suyu ekliyoruz.
Şule: Söyledin mi?
Ahmet: Evet. Söylemedim mi?
Şule: Ben duymadım.
Ahmet: O zaman belki sadece düşündüm.
Şule: Harika. Demek ki sen her şeyi öğrendin. Artık bana gerek yok bu program için. Bugün ben çıkayım.
Ahmet: Şule dur! Gitme! Tamam. Yardımına ihtiyacım var. Kabul ediyorum. İtiraf ediyorum.
Şule: Tamam tamam, devam ediyorum o zaman. Ama yaptın işte çorbayı. Başardın. Son soru: Çorba kaç dakikada pişecek?
Ahmet: Tabii ki yirmi dakika.
Şule: Bu da doğru. Seninle gurur duyuyorum.
Ahmet: Yahu programın başında “20 dakikada pişer, sabret.” dedin. Şimdi bana sorup gurur duyuyorsun. Allah Allah!
Şule: Ben mi söyledim? Olsun. Güzel yaptın çorbayı.
Ahmet: Daha pişmedi Şule, nereden biliyorsun?
Şule: Tahmin ediyorum. Neyse bekleyelim ve görelim o zaman.
Şule: Evet, çorba pişti. Afiyet olsun sevgili dinleyicilerimiz. Senin de ellerine sağlık Ahmet. Ahmet? Ne yiyorsun?
Ahmet: Çok açtım, bekleyemedim Şule ama çorba da içerim. Kasım Bey sen gir müziği, bitsin program.
Şule: Sana ne diyeyim bilmiyorum. Ne güzel çorba yaptık. İki dakika bekleyemedin.